-
1 burnundan getirmek
заставля́ть раска́иваться за соде́янное, нака́зывать за соде́янное -
2 burnundan getirmek
make it warm for smb. -
3 burnundan getirmek
to spoil the pleasure -
4 anasından emdiği sütü burnundan getirmek
make it warm for smb.Turkish-English dictionary > anasından emdiği sütü burnundan getirmek
-
5 anasından emdiği sütü burnundan getirmek
to put sb through the wringerİngilizce Sözlük Türkçe > anasından emdiği sütü burnundan getirmek
-
6 burun
мыс (м) нос (м)* * *выпад. -rnu1) носburnunu karıştırmak — ковыря́ть в носу́
burun silmek — вытира́ть нос
kartal burun — орли́ный нос, горба́тый нос
2) нос, но́сик (чего-л.)geminin burnunu — нос су́дна
iskarpinin burnu — носо́к ту́фли
3) геогр. мыс••- burnu büyümek
- burnunu çekmek
- burnunun dibinde
- burnunun dikine gitmek
- burnunun direği sızlamak
- burnundan düşmüş
- burnundan fitil fitil gelmek
- burnundan getirmek
- burnu havada
- burnu kanamamak
- burnundan kıl aldırmaz
- burnunu kırmak
- burun kıvırmak
- burnunu sokmak
- burnundan solumak
- burnu sürtülmek
- burnunda tütmek
- burnunun ucunu görmemek
- burnundan yakalamak -
7 emmek
/ı/ 1. to suck. 2. to absorb. 3. slang to milk, mulct, bleed (someone). eme eme iliğini kurutmak /ın/ to suck to the very marrow, exhaust (someone). emdiği sütü burnundan getirmek /ın/ to make (someone) pay heavily (for a misdeed). emdiği sütü haram etmek /a/ (for a mother) to curse (her child).
См. также в других словарях:
emdiği sütü burnundan getirmek — anasından emdiği sütü burnundan getirmek Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm. B. Günel … Çağatay Osmanlı Sözlük
anasından emdiği sütü burnundan getirmek — birine bir iş yaptırırken çok sıkıntı çektirmek Hiç belli olmaz insanoğlu! Bir gün anadan emdiği sütü burnundan getirir. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzından burnundan getirmek — huzurunu bozmak, pişman etmek, sıkıntıya sokmak Siz buraya bizi eğlendirmeye mi geldiniz yoksa ağzımızdan burnumuzdan getirmeye mi? O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
canını burnundan getirmek — çok yormak, fazla çalıştırmak Bize soluk aldırmaz, canımızı burnumuzdan getirir. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan yakalamak — (birini) birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan fitil fitil getirmek — çok üzmek sıkıntı vermek eziyet etmek … Beypazari ağzindan sözcükler
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
emmek — i, er 1) Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak Çanağımdaki köpüklü sütü emer gibi içeceğim. S. F. Abasıyanık 2) Tükürük yardımıyla eriterek içine çekmek Yengemin verdiği karanfili dişlerimle ezip emerek odaya giriyorum. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük